Biga Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece

Biga Bayan Masör – Masör Ece

Biga Bayan Masör “Yüzlerine bir bak, yeter!” diyordu. Hakikaten de, bu gençlerin aslabirinde melaike simaı yoktu. Jacques’ı düşündüm. Onun yüzü bambaÅŸkaydı. Onun her ÅŸeyi bambaÅŸkaydı. Jacques’ı Tanrının günü, kadınlarla düşüp kalkar düşünmek bile zordu. Stepha, Zaza’nın saflığından dem vururken, bir yandan da benim bütün görüp geçirmiÅŸ olma iddialarıma meydan okuyordu. Benim olaÄŸanüstü serüvenler ardında gizlice gittiÄŸim barlara ve kahvelere gitmek, Stepha için pek bayağı bir olaydı. Hiç kuÅŸkusuz, Stepha, oralara, bambaÅŸka bir açıdan bakıyor olmalıydı. Ben insanoÄŸluı, oldukları gibi kabul ediyordum; göründüklerinden baÅŸka bir yüzleri daha olabileceÄŸinden kuÅŸBiganmıyordum. Stépha, bu köşeli, katı topluluÄŸun benim bilmediÄŸim karanlık köşeleri olduÄŸu gerçeÄŸim öğretti bana. KonuÅŸtuklarımız, aklımı karıştırdı. O yıl, Zaza, Montde-Marsan’a kadar benimle gelmedi.

Biga Bayan Masör gelinceye kadar, kasabayı dolaÅŸtım ve Zaza’yı düşündüm. Onun yaÅŸamının bir yaÅŸayan ölü yaÅŸantısı olmasını engellemek için elimden geleni meydana getirmeye, var gücümle savaÅŸmaya karar verdim. DÖRDÜNCÜ KİTAP BU öğretim seneninın baÅŸlangıcı, öteki yıllara hiç benzemiyordu. Öğretmenlik sınavlarına girmeye karar vermekle, minimumından üç senedir dönerek durduÄŸum kısırdöngüden kaçmış oluyordum. Artık, gelecek yolunda ilerlemekteydim. Bundan sonrasında, her günün bir anlamı olacak; her gün, beni kesin rehaa, mutlak özgürlüğe biraz daha yaklaÅŸtıracaktı. Kalkıştığım iÅŸin sıkıntılığu, beni daha bir kamçılıyordu. Artık, dümdüz uzanan, çetin ve dar yoldan ayrılmak ya da can sorunsına tutulmak diye bir ÅŸey söz konusu olamazdı. Çalışacak, uÄŸraÅŸacak, amaçlayacak bir ÅŸeyler olduÄŸuna gore önümde, dünya her istediÄŸimi verebilirdi bana. Bunalımdan, umutsuzluktan ve tüm piÅŸmanlıklardan kurtuldum. “Bu günceme, artık kendime deÄŸgin aÄŸlatısal iç dökmelerini deÄŸil, salt gmeÅŸhurk vakaları yazacağım.” Acılı bir çıraklık döneminden sonrasında, gerçek yaÅŸamımın ÅŸimdi baÅŸladığı duygusundaydım ve bu yaÅŸama, lukle vurdum kendimi. Ekimde daha Sorbonne kapalıyken, günlerimi Ulusal Kitaplık’ta geçiriyordum.

Biga Bayan Masör

Biga Bayan Masör yemeÄŸimi dışarda yeme iznini koparmıştım. Biraz ekmekle katık alıyor, Palais Royal’ın bahçesinde bir yandan yiyor, bir yandan da son yaz güllerinin düşen yapraklarını seyrediyordum. Kanal işçileri sıraların üzerine oturur, koca koca sandviçleri atıştırıp, ucuz ÅŸarap içerlerdi. Hava yaÄŸmurlu olduÄŸu zamanlar, Cafe Biard’a sığınır, karavana yiyen inÅŸaat işçilerinin arasına katılırdım. Evdeki yemeklerin törensel havasından kurtulduÄŸuma seviniyordum. Yemeklerimi dilediÄŸim kadara indirmekle, özgürlüğe doÄŸru bir adım daha attığıma inanıyordum. Yemekten sonra tekrar kitaplığa dönüyordum, izafiyet teorisini okuyor ve çok ilgi duyuyordum. Arada bir başımı kaldırıp, kitap okuyanlara bakıyor ve gururla arkama yaslanıyordum.

Bu uzmanlar, bBigaler, araştırmacılar ve düşünürler içinde kendimi hiç de yabancı duymuyordum. En rahat ettiğim, en benimsediğim yer burası, bu kiBigarin çevresiydi. Artık çevremin dışına itilmiş, reddedilmiş olma duygusunu sürdürmüyordum. Hakikati bulmaya çalışan kafaların, zaman ve mekân uzaklıklarını aşıp ilişki kurdukları topluma, bu kitaplıkta bir kesitini gördüğüm topluma katılmak için, asıl ben reddetmiştim kendi çevremi, insanlığın, kendini idrak etmek, bilmek ve tanımlamak çabasına ben de katılıyordum. Beni, yalnızlığın zincirlerinden sonsuza dek kurtaracak bir toplu uğraş içindeydim. Ne büyük bir zaferdi bu! Yine çalışmaya başlayacaktım.